24 Ara 2010

Sebze ve meyva, kanseri önlemede etkili mi ?


Oxford üniversitesinin yapmış olduğu ve 30 kasım 2010 tarihinde British Journal of Cancer dergisinde  yayınlandığı bir makalede, sebze ve meyvenin sağlıklı olmasına rağmen kanseri önlemede çok önemli etkisinin olmadığı belirtiliyor.

Fazla kilo ve alkole dikkat

Sigaranın kansere sebep olduğu herkes tarafından biliniyor, fakat fazla kilo ve alkolün, risk faktörü olarak tüm kanser türleri arasında sigaradan sonra ikinci sırada yer aldığını birçok uzman bile bilmiyor

Sebze ve meyva kanseri önlemede çok fazla etkili değil ama yaşam tarzımızda yapacağımız küçük değişiklikler ile olası bir kanser riskini büyük ölçüde düşürebiliriz. Bu bağlamda yapmamız gereken sey  fazla kilolardan kurtulmak ve alkolden mümkün olduğunca uzak durmak.

Fazla kilo ve alkol neden tehlikeli

·         Fazla kilolar, hormon dengesini bozduğu için başta meme kanseri olmak üzere, bağırsak ve yemek borusu gibi kanser tiplerine sebep olabilmektedir.
·      Alkol aldıktan bir müddet sonra vücutta kimyasal olarak parçalanmaya başlar, parçalanma sonucu ortaya çıkan kimyasallar meme, karaciğer, bağırsak ve ağız kanserleri gibi kanser tiplerine sebep olabilmektedir.

Ne kadar alkol tüketilmeli ?
Mümkünse hiç tüketilmemeli, eğer tüketilecek bile ölçüyü kaçırmamak gerek...
  •  Kadınlar için, günlük küçük bir kadeh. 
  • Erkekler için, günlük küçük iki kadeh.

Araştırmalar, vücut ağırlığının kabul edilebilir sınırlar içerisinde olması kanser riskini önemli ölçüde düşürdüğünü gösteriyor.

Mehmet Saltürk
++++++++++++++++++++++++
Dipl. Biologe Mehmet Saltürk
Institute for Genetics
University of Cologne
++++++++++++++++++++++++

Orjinal makale:

Fruit and vegetables and cancer risk

 British Journal of Cancer advance online publication 30 November 2010; doi: 10.1038/sj.bjc.6606032

23 Ara 2010

Süt "Diyabet 2" riskini düşürüyor.


Harvard üniversitesi halk sağlığı ve kardiyoloji bölümünün 20 yıl boyunca 3736 hastayla yapmış olduğu „Süt tüketimi ile diyabet“ arasındaki ilişkiyi araştıran istatiksel çalışmanın sonuçları Annals of Internal Medicine dergisinin, aralık 2010 sayısında  yayınlamıştır.
Yapılan araştırmadan çıkan sonuçlar: 
  • Düzenli olarak süt ve süt mamülleri tüketenlerde diyabet 2 nin az görüldüğü ve bu kişilerin kan tahlilerinde Trans-Palmitoleik Asitkonsantrasyonunun yüksek çıktığı,
  • Süt ve süt mamüllerini az veya hiç tüketmeyenlerde diyabet 2 nin fazla görüldüğü ve bu kişilerin kan tahlilerinde Trans-Palmitoleik Asit konsantrasyonunun düşük çıktığı,
  • Süt ve süt mamülü tüketenlerde, diyabet 2 riskinin % 60 oranında düştüğü, iyi kolesterolün(HDL) yükseldiği, Triglycerid miktarının da düşdüğü, bulunmuştur.

Trans-Palmitoleik Asit * doymamış bir yağ asiti olup, vucut tarafından üretilemez, bu yüzden  dışarıdan besin yolu ile alınmak zorunda. Trans-Palmitoleik Asiti en fazla süt, yoğurt ve peynirde bulunmaktadır.
Not: Bu araştırmadan çıkan sonuçlar istatiksel olup, Trans-Palmitoleik Asitin vucuttaki rolü henüz tam olarak bilinmemektedir.
Mehmet Saltürk
++++++++++++++++++++++++
Dipl. Biologe Mehmet Saltürk
Institute for Genetics
University of Cologne
++++++++++++++++++++++++

Kaynak : 

Trans-Palmitoleic Acid, Metabolic Risk Factors, and New-Onset Diabetes in U.S. Adults



December 20, 2010 vol. 153 no. 12 790-799
                             

19 Ara 2010

Stres ne zaman hasta yapar ?


Hem insanlar, hem de hayvanlar stres karşısında farklı tepkiler verirler. Strese karşı bazı insanlar çok hassas olurken bazıları stresten ya hiç, ya da çok az etkilenirler. Uzun zamandır bunun sebebi pek bilinmiyordu. Yapılan araştırmalar ile bu sorunun cevabı arandı ve bulundu.
Sorunun cevabı merkezi sinir sisteminde.
Merkezi sinir sisteminde bulunan AMPA-Reseptör adı verilen moleküler alıcıların yapısal farklılıklar göstermesi o kişinin stres karşısında hassas veya duyarsız olmasını sebep oluyor.  

AMPA-Reseptörlerinin yapısı
AMPA-Reseptörlerinin yapısını genetik ve çevre şartları belirler. AMPA-Reseptörlerinin, GluR1, GluR2, GluR3, GluR4  olmak üzere dört alt grubu bulunur. Bu dört AMPA-Reseptörü, „Glutamat“ adı verilen nörotransmitter’leri yakalar. Yakalanan glutamatlar hücrenin iyon kanallarının açarak hücre içine iyonların girmesini sağlar. içeriye giren iyonlar sinir hücreleri arasında enformasyon akışını sağlayan elektriksel impulsların  oluşmasına sebep olurlar.
GluR1 ve GluR2 reseptörlerinin yakalamış olduğu nörotransmitterler iyon kanallarını açarak içeriye kalsiyum iyonlarının girmesini sağlar ve elektriksel bir uyarı başlatılır ve bu uyarı ile beyindeki sinir hücreleri arasında enformasyon akışı başlamış olur.
Laboratuvar  çalışmaları ve kullanılan metot
Laboratuvarda farelere haftalarca sosyal stres testi uyugulanıyor.
Stres testi için fareler küçük gruplar halinde bir kafes içerisine konuyorlar. Fareler birbirlerine alışmaya ve aralarında bir hiyerarşi oluşmaya başladığında, başka grupların bulunduğu kafeslere konarak tekrar sosyal stres içerisine girmesi sağlanıyor ve bu stresli süre içerisinde farelerin stres hormonları ölçülüyor.
  • Strese dayanıksız farelerde GluR1 miktarı azGluR2 miktarı fazla,
  • Strese dayanıklı farelerde, GluR2 miktarının az olduğu, tespit ediliyor.

Bu araştırmada ortaya çıkan enteresan bir sonuçta, strese dayanıklı farelerin, kısa süreli hafızalarının* çok kötü olması ve bunun sebebinin de GluR2 miktarının eksikliğinden kaynaklanıyor olması...
Sonuç
Kişinin stres karşısında zayıf veya dayanıklı olması genetik ve çevresel şartlara bağlı olarak değişiklik gösteriyor. Genetik olarak strese yatkınlığı olan kişiler stresle başa çıkma konusunda başarısız oluyorlar. Bu araştırmadan elde edilen sonuçlar ısığında, gelecekte sters ve depresyon ile mücadelede  AMPA-Rezeptörinin durumuna göre kisiye özel tedavi uygulanabilecek.
Kısa süreli hafıza*: Bilgiler beyinde önce kısa bir süreliğine ön belleğe depolanır, daha sonra, ön bellekteki bilgiler önem sırasına göre sınıflandırılarak kalıcı belleğe alınır. Gereksiz olanlar ise silinir.
Mehmet Saltürk

++++++++++++++++++++++++
Dipl. Biologe Mehmet Saltürk
Institute for Genetics
University of Cologne
++++++++++++++++++++++++

Kaynak: 
Individual Stress Vulnerability Is Predicted by Short-Term Memory and AMPA Receptor Subunit Ratio in the Hippocampus
The Journal of Neuroscience, December 15, 2010, 30(50):16949-16958; doi: 10. 1523 /J NEUROSCI. 4668-10.2010


17 Ara 2010

Sigara, "Romatoid artrit" hastalığının ortaya çıkmasında en önemli risk faktörü


Romatoid artrit (RA), el ve ayak parmaklarındaki eklemlerde deformasyona sebep olan, olan bir bağışıklık sistemi hastalığıdır. Hastalık, 40-60 yaşları arasında, el ve ayak eklemlerinde ağrılı şişlikler yaparak kendini gösterir. Hastalık, tedavi edilebilmesine rağmen, hastalığın tekrar ortaya çıkması engellenemiyor.
Sigara, bu hastalığın nedenleri arasında ilk sırada yer almaktadır. Her üç Romatoid artrit vakasından birinin sigaradan kaynaklandıgı tahmin ediliyor. (Bu oran tam olarak bilinmiyor!!! ).
Eğer kişinin bu hastalığa genetik yatkınlığı varsa, sigara içmek hastalığa  adeta davetiye çıkarıyor. Ailesinde Romatoid Artrit hastalığı olup da sigara içenlerde ise bu risk daha da büyüyor.
Sigaranın, Romatoid Artrit sorumlu geni nasıl etkiledigi, hastalığı nasıl tetiklendiği tam olarak bilinmiyor.
Bu sorunun cevabı bulmak için rastgele seçilmiş 1200 Romatoid Artrit hastası ve 871 sağlıklı insandan (kontrol grubu) oluşan bir denek grubu oluşturuluyor. Araştırmaya katılan Romatoid artrit hastalarına sigara içip içmediği soruluyor ve ayrıca kan örneği alınıyor. Kan testlerinde, riskli gen olarak tespit edilmiş olan HLADRB1 SE geni  ve ACPA proteini* (Anti-citrullinated protein antibodies)  analiz ediliyor.
ACPA proteini*Romatoid artrit  hastalığının ortaya çıkması ile birlikte vucut tarafından otomatik olarak üretilen bir antikordur. 
Test sonuçları
  • 20 yıl boyunca günde bir paket sigara içen tiryakilerin kanında çok fazla miktarda ACPA bulunduğunu görülmüştür. Sigarayı bırakanlarda ise sıgarayı ne kadar süre önce bıraktığına bağlı olarak riskin düştüğü görülmüştür. Örneğin 20 yıl önce sigarayı bırakanların kanında hiç içmeyenlerle eşit miktarda ACPA bulunmuştur. Yani 20 yıl önce sigara bırakanlarla, hayatlarında hiç sigara içmemiş ler aynı riski taşımaktadır.
  • Tüm  Romatoid artrit vakalarının %20 si sigaradan  kaynaklanıyor.!!!
  • Erkekler kadınlara göre daha fazla risk grubu oluşturuyor.
  • Genetik yatkınlık olanlarda durum daha kötü. Romatoid artrit hastalarının %55´i Genetik yatkınlık artı sigaradan kaynaklanıyor.
  • Tüm Romatoid artrit hastalarının %50'sinde HLA-DRB1 SE geni'nin iki kopyasıda hasarlı olduğu tespit edilmiştir.(Hem anne, hem babadan gelen kopyalar)
Sonuç:  Sigara, Romatoid Artrit hastalığı riskini ARTIRIYOR.
Mehmet Saltürk

++++++++++++++++++++++++
Dipl. Biologe Mehmet Saltürk
Institute for Genetics
University of Cologne
++++++++++++++++++++++++

Smoking is a major preventable risk factor for rheumatoid arthritis: estimations of risks after various exposures to cigarette smoke  

 Ann Rheum Dis doi:10.1136/ard.2009.120899 

15 Ara 2010

HIV tedavisinde kök hücre transferi


Berlin’de yaşayan 44 yaşındaki Timothy Ray Brown(Bu isim takma) 1996 yılında HIV pozitif, 2006 yılında da lösemi hastası olduğunu öğreniyor. Doktorlar, lösemi için kemoterapi ye başlıyorlar ve hasta biraz kendini toparladıktan sonra, lösemi tedavisi için kök hücre transferi yapmaya karar veriyorlar. Bu arada doktorlar, kök hücre bağışlayacak kişinin bağışıklık sisteminin HIV Resisidens olmasının alıcı için daha iyi olacağına karar veriyor. Yani bağışıklık sistemi HIV’e karşı  dayanıklı bir verici olması gerektiğini düşünüyorlar)
Böyle bir kişinin tüm Avrupada %1 olduğunu bilinmesine rağmen yine de bir ilan veriliyor ve şansları yaver gidiyor bağışıklık sistemi HIV Resisidens olan uygun bir kişi bulunuyor.  Bu kişiden, Berlin Charité üniversitesi kliniğinde kök hücre alınıyor ve hastaya kök hücre transferi yapılıyor. Kök hücre transferinden birkaç hafta sonra hastaya gerekli testler yapılıyor.
Sonuç
  • Löseminin tamamen iyileştiği,
  • Kanda HIV virüsünün tamamen yok olduğu, tespit ediliyor.

Fakat lösemi bir müddet sonra tekrar nüks ediyor. Bu sefer hastanın durumu ilkinden daha da kötü oluyor. Bu sefer hastalık beyne de sıçramıştır. Artık hasta ne konuşabiliyor nede yürüyebiliyor. Hastaya tekrar kemoterapi ve tekrar kök hücre transferi uygulanıyor. Hasta ikinci kez ayağa kalkıyor. Hastanın durumu şu anda çok iyi.
Hamburg-Eppendorf üniversitesinde HIV-konusunda uzman Jan van Lunzen, Timothy nin durumunun çok özel olduğunu, onda elde edilen başarının diğer HIV hastalarında da elde edilebilmesinin şimdilik zor olduğunu ama gelecekte HIV hastalarının tedavisinde, bu yönteminin geliştirilip uygulanabileceğini belirtti.
Mehmet Saltürk

+++++++++++++++++++++++++
Dipl. Biologe Mehmet Saltürk
Institute for Genetics
University of Cologne
+++++++++++++++++++++++++

Kaynak: 

Evidence for the cure of HIV infection by CCR5Δ32/Δ32 stem cell transplantation


Alzheimerın ilk belirtileri gözlerde başlıyor

Demans hastalığı(bunama), Tau ve Beta-Amiloid adında iki proteinin beyinde birikmesi ile ortaya çıkar. Hastalıkla birlikte beyinde hücre öl...