5 Ara 2012

Alkolün kas gelişimine olumsuz etkisi

Alkolün hem zihinsel aktiviteyi hemde vücut performansını düşürdüğü bilinmekle birlikte günümüzde çok az bilinen özelliklerinden biride, kas gelişimini durdurarak vücutta deformasyona neden olmasıdır.

alkol-yasak-21Alkol hücrelerdeki protein ve hormon sentezini düşürüyor

İnsan vücudunda kas gelişimi için gerekli olan proteinler; kas dokusunda bulunan hücreler tarafından üretilir. Alkol bu hücrelerin protein üretimini %35 civarında düşürür. Bunun yanında büyüme hormonunun sentezini de baskılar. Bu yüzden sürekli alkol tüketen bireylerde protein sentezine ve hormona bağlı olarak kaslarda gerileme ve dolayısiyle da vücut yapısında bozulmalar görülür(2). Alkolün sporculara tavsiye edilmemesinin önemli nedenlerinden biri de budur.


2Alkolün diğer bir etkiside vücuttaki hormonal dengeyi bozmasıdır. Büyüme hormonunun sentezlenmesinin baskılaması yanında bir diğer baskılanan hormon ise sex hormonu olan Testosterondur. Düzenli alkol tüketen kişilerde testosteron hormonunun seviyesi, olması gerekenin çok altındadır. Alkol bu yüzden kişinin cinsel yaşamı olumsuz yönde etkilemektedir.

Ayrıca alkol vücutta stres hormonu kortizolün de artmasına sebep olduğu yapılan araştırmalar sonucu tespit edilmiştir (1)(3).

Alkol vücuttaki suyu azaltıyor

Alkolün herkesçe bilinen bir özelliğide idrar söktürücü etkisinin olmasıdır... Vücudun, alınan alkolü parçalayıp dışarıya atabilmesi için bol miktarda suya ihtiyacı vardır. Alkol hücrelerdeki, özelliklede kas hücrelerindeki suyu büyük miktarda dehidre etme özelliğine sahiptir. Başka bir ifadeyle; Düzenli alkol tüketenler, sadece hormonal kas kaybı değil, su kaybından da kaynaklanan kas kaybınada maruz kalırlar....(4)

Alkol vücutta minaral konsentrasyonunu düşürüyor 

Alkol, vücuttan minarallerin özelliklede mağnezyumun büyük miktarda dışarıya atılmasına neden olur. Aşırı içki içildikten sonra görülen kas kramplarının nedenlerinden biri de dışarıya atılan bu minerallerin eksikliğinden kaynaklanmaktadır(5).

Kilolarına özen gösteren kişilere: Dikkat !!! Birada çok kalori var

Bira, alkol dışında, karbonhidrat ve protein gibi enerji kaynakları içermektedir. 1 ml bira yaklaşık 0,5 kcal bir enerjiye sahip olup, bu da bir şişe birada (~ 0,5 L) yaklaşık 250 kcal bir enerjiye denk gelmektedir.

Sonuç

Alkol içmeye başlamadan önce alkolün bizlere yaptığı, bugüne kadar bilmediğiz bu etkilerini de göz önünde bulundurmakta fayda var.
Eğlenmek hayatımızın bir parçası... bunun içinde alkol içmekte bulunmaktadır...Arada bir keyif için içilen bir bardak bira ile her akşam içilen yüksek miktardaki alkol arasında çok büyük fark vardır.

Önemli bir ayrıntı: 

Alkolik olmak ayrı bir konu. Cambridge üniversitesin yapmış olduğu bir araştırmaya göre alkolizm beyinde nörolojik bir hastalık olup, şimdilik tedavisi yoktur (6).

Mehmet Saltuerk

++++++++++++++++++++++++
Dipl. Biologe Mehmet Saltuerk
Institute for Genetics
University of Cologne
++++++++++++++++++++++++

Kaynaklar
  1. Effects of Alcohol on Plasma Testosterone and Luteinizing Hormone Levels
  2. Alcohol Accelerates Loss of Muscle and Impairs Recovery of Muscle Mass Resulting  From Disuse Atrophy
  3. Effect of alcohol on sleep and nighttime plasma growth hormone and cortisol concentrations.
  4. Alkenes by Dehydration of Alcohols
  5. Alcohol and Nutrition
  6.  Wiping memories to tackle alcoholism

2 Ara 2012

Epilepsi hastaları için yeni bir umut : Gen terapisi


Epilepsi, kısaca beynin belirli bölgelerinde bulunan sinir hücrelerinin aşırı uyarılması olarak tarif edilebilir. Genetik sebeplerden kaynaklanabileceği gibi yaralanmalar sonucunda sonradan da meydana gelebilir. 

Yeryüzünde 50 milyon epilepsi hastası var ve bunların ancak %20 si optimal tedavi görebiliyor.

Birçok epilepsi çeşidinde ilaçlı tedavi sonuç vermeyebiliyor, böyle durumlarda bazen beyindeki sorunlu bölgelerin alınması gündeme geliyor. Eğer sorunlu bölge beynin yaşamsal öneme sahip  bir merkezinde ise hastaya cerrahi müdahale de yapılamıyor.

Gen terapisi

Hücre zarında bulunan potasyum ve sodyum kanalları hücre içi ve dışı  iyon akışını sağlayan kanallardır. Epilepsi hastalarının beyin hücrelerinde bulunan potasyum kanalları düzenli çalışamadığı için hücre içindeki potasyum iyonları dışarıya çıkamamaktadır. Potasyum iyonlarının dışarıya çıkamaması ise sinir hücrelerinin kasılmasına ve dolayısı ile hastanın epileptik nöbetler geçirmesine sebep olmaktadır.

Metot

Tedavi için bir genin bol miktardaki kopyası beyinin sorunlu bölgesindeki potasyum kanalından içeriye enjekte ediliyor. Enjekte edilen gen, o bölgede çalışmaya başlıyor ve orda kodladığı hormon da hücre zarı üzerinde bol miktarda potasyum kanalının oluşmasına sebep oluyor. Oluşan yeni kanallar, hücre içerisinde hapsolmuş fazla potasyumun yeniden hücre dışına çıkmasına olanak sağlıyor. Potasyumun hücre dışına çıkması ile hücre içi ile hücre dışı iyon dengesi yeniden normale dönmüş oluyor.
Farelere uygulanan bu tekniğin şimdiye kadar hiçbir  yan etkisi görülmemiş olup uygulamanın insanlarda başarılı olup olmayacağı  şimdilik  bilinmiyor.

Gen tedavisinin ilk etapta hiçbir müdahale yapılamayan hastalar için uygulanması düşünülüyor.

Mehmet Saltürk
++++++++++++++++++++++++
Dipl. Biologe Mehmet Saltürk
Institute for Genetics
University of Cologne
++++++++++++++++++++++++

Kaynak :

Optogenetic and Potassium Channel Gene Therapy in a Rodent Model of Focal Neocortical Epilepsy
Published in Science Translational Medicine Rapid Publication on November 12 2012 Sci. Transl. Med.DOI: 10.1126/scitranslmed.3004190




Sigara içen kadınlar ortalama 10 yıl daha az yaşıyor.




Oxfort üniversitesinin, sigara içen, içmeyen ve sigarayı çeşitli yaşlarda bırakmış 1 milyon kadınla yapmış olduğu bir araştırma, sigara içen kadınların, sigara içmeyenlere göre ortalam ömrün 10 yıl daha erken öldüğünü gösteriyor(Araştırma için 50 ile 80 yaş arası ölümler dikkate alınmış).
Daha önce sigara içmiş olup, sonra bırakmış olanların durumu ise, sigarayı hangi yaşta bıraktığına bağlı olarak değişiyor. Bu gruptakiler sigarayı ne kadar erken yaşta bırakırsa o kadar uzun yaşıyorlar…
Metot:
1940 yılı ve daha öncesi doğan kadınlar üç gruba ayrılıyor
  1.  Sigara içenler ( katılımcıların %20 si )
  2. Sigarayı bırakanlar ( katılımcıların  %28 i )
  3. Hiç içmeyenler ( katılımcıların %52 si )

Araştırmaya katılanların 1996 yılından 2011 yılına kadar her üç yılda bir düzenli sağlık taraması yapılıyor ve bu 15 yıllık süre içerisinde 66.500 kadın ölüyor.
Sonuç:
  • Günde bir paket ve daha fazla sigara içenlerde ölüm oranı hiç içmeyenlere göre 3 kat daha fazla.
  • Sosyal içici diye adlandırılanlar ölüm oranı hiç içmeyenlere göre 2 kat daha fazla.
  • Sigarayı bırakanların ölüm oranı ise hangi yaşta bıraktığına bağlı olarak değişiyor. Örneğin 30 yaşından önce bırakanlar % 3 lük, 40 yaşında bırakanlar % 10 luk fazladan bir risk taşıyorlar (hiç içmeyenlere göre)

Ölüm oranları:
  • Sigara içenlerin %53'ü 80 yaşına gelmeden ölüyorlar.
  • Sigara içmeyenlerin %23'ü 80 yaşına gelmeden ölüyorlar.

Ölüm nedenleri arasında kronik akciğer rahatsızlığı, akciğer kanseri ve kalp damar rahatsızlığı birinci sırada yer alıyor.
Not: Hesaplamalar, yaşam süresini etkileyen diğer faktörlerde göz önünde alınarak yapılmıştır. Örneğin alkol tüketimi, spor yapıp yapmaması ve vucut indeksi vb. faktörler...
Mehmet Saltürk
++++++++++++++++++++++++
Dipl. Biologe Mehmet Saltürk
Institute for Genetics
University of Cologne
++++++++++++++++++++++++
Kaynak:

The 21st century hazards of smoking and benefits of stopping: a prospective study of one million women in the UK

The Lancet, Early Online Publication, 27 October 2012 doi:10.1016/S0140-6736(12)61720-6Beschreibung: http://www.thelancet.com/images/clear.gif

3 Eki 2012

Yazma ve okuma zorluğu : Dyslexia


Dyslexia veya türkce adı ile disleksi yazma ve okuma zorluğudur. Bu rahatsızlık bulunan kişiler  yazma, okuma ve konuşma esnasında harf ve kelimeleri gramatik kurallara göre yerine koymada oldukca zorlanırlar. Bu rahatsızlık doğumla başlar ve tedavi edilmezse ömür boyu sürer. Bunun eğitimle veya zekayla ilgili bir sorun olmadığı artık biliniyor. Ve gelişmiş batı ülkelerinde bu durum kimi zaman okul öncesi, kimi zamanda ilkokul çağlarında fark edilerek gerekli önlemler alınıyor.
Sebep:
Rahatsızlığın sebebinin birçok gendeki mutasyondan kaynaklandığı artık biliniyor(polygenetik).
Bu konuda aday genlerin kromozom 2, 3, 6, 18, 15 ve 18 de olduğu tahmin ediliyor.  Hatta 2006 yılında Alman ve isveçli araştırma grubu  altıncı kromozomda DCDC2 geni üzerinde birden fazla noktasal mutasyon(tek harflik)buldular. (1)
Ayrıca bu gen'in beynin gelişimi sırasında özellikle sinir hücrelerinin beyne doğru hareketi esnasın büyük rol aldığı bilinmektedir.
Mutasyonlu gen veya genleri taşıyan kişilerin beynindeki işitsel-görsel algıların bulunduğu merkeze gelen bilgiler doğru değerlendirilememektedir. Mutasyon nedeni ile normalden farklı sentezlenen protein beyindeki ilgili bölgede fonksiyonel bozukluklara sebep olmakta, bu da  yazma esnasında harf ve kelimelerin eksik veya yanlış yazılmasına sebeb olmaktadır.
Okuma zorluğu bulunanların %50'si, gramatik yazma zorluğu bulunanların %60´i genetik nedenlerden kaynaklanmaktadır. Genetik nedenlerden kaynaklanan disleksi  erkeklerde kadınlara göre iki kat daha fazla görülmektedir.
Disleksinin sınıflandırılması:
Disleksi, International Classification of Diseases (ICD) ve Dünya Sağlık Örgütünün (WHO) yapmış olduğu sınıflandırmaya göre dört ana gruba ayrılıyor.
  1. Okuma ve heceleme bozukluğu (F81.0)
  2.  Yazım bozukluğu (F81.1)
  3. Aritmetik bozukluk (F81.2)
  4. Kombine bozukluk (okuma, yazma ve aritmetik bozuk) (F81.3)

Disleksi bir zeka geriliği değildir.
Birçok kişi ve eğitimci disleksi diye bir rahatsızlığın olduğundan habersiz olduğu için toplumda bu kişiler öğrenme-engelli olarak kabul ediliyor ve zaman zaman bu kişiler çevrenin olumsuz tutumu ile karşı karşıya kalabiliyor.
Yapılan araştırmalar Disleksi olan kişilerin öğrenme engelli olmadığını hatta ortalamanın üzerinde bir zekaya sahip olduğunu göstermektedir. (2) (3)
Kendisinde de disleksi rahatsızlığı bulunan ünlü ressam ve grafiker Ron Davis, disleksiyi dezoryantasyonun bir türü olarak tanımlamakta. Davis,"Legasthenie als Talentsignal"adlı kitabında, dezoryantasyonun doğal yeteneği geliştirdiğini söylüyor. Bu kitapta Davis, disleksilerin resim yapmaya, matematiksel düşünmeye ve objeleri 3 boyutlu algılayıp o şekilde değerlendirmeye yatkın olduklarini belirtiyor.
Tarihte ve günümüzde tanınmış disleksiler

Bazıları nobel ödüllü  olmak üzere bilim, sanat, politik alanda olan yüzlerce tanınmış disleksi bulunmaktadır. Mesela ,Leonardo da VinciAlbert EinsteinCharles Darwin, Thomas Alva Edison, Alexander Graham BellMozartAgatha Christie, Johann Wolfgang von Goethe, Jules Verne, Ernest Hemingway, Napoleon Bonaparte ve şimdi hayatta olmayan daha birçok kisinin mektupları ve tuttuğu notlar incelenerek yapılan araştırmalar, bunların disleksi olduğunu göstermiştir.
Dustin Hoffman, Jack Nicholson, John Lennon, Tom Cruise, Alfred Hitchcock, Michael Jackson, Tommy Hilfiger, Diego Maradona, Picasso ve daha yüzler tanınmış yetenekli, hatta dahi derecesinde kişiye disleksi tanısı konmuştur.(4) (5)
Mehmet Saltürk
+++++++++++++++++++++++

Dipl. Biologe Mehmet Saltürk
Institute for Genetics
University of Cologne
+++++++++++++++++++++++
Kaynaklar:

The role of gene DCDC2 in German dyslexics

Annals of DyslexiaAn Interdisciplinary Journal of The International Dyslexia Association© The International Dyslexia Association 200910.1007/s11881-008-0020-7
 
(2) Albert Einstein’s dyslexia and the significance of Brodmann Area 39 of his left cerebral cortex
(3) Artistic talent in dyslexia—A hypothesis
List of people diagnosed with dyslexia

Kan grubu ile kalp krizi taşıma riski arasındaki ilişki

Bir kişinin ne oranda kalp krizi riski taşıdığı, beslenme, spor yapma ve sigara içme alışkanlığı ile doğrudan ilişkili olmakla beraber, bu konuda şimdiye kadar bilinmeyen önemli bir faktör daha keşfedildi. Buna göre, bir kişinin kan grubu, onun ne oranda kalp krizi riski taşıdığınıda gösteriyor.
Yaklaşık 90.000 kişi ile 20 yıl boyunca yapılan bir araştırma.
Bu araştırma, İngiltere'deki National Health Service (NHS) ve Professionals Follow-up Study (HPFS) adlı sağlık kuruluşlarında 20 yıl boyunca hizmet gören ve sağlık durumları düzenli olarak kayıt altına alınan, yaşları 30 ile 75 arası değişen, 62.073 kadın ve 24.428 erkeğin dosyaları incelenerek yapılmıştır.
Deneklerin kan grupları ile kalp krizi geçirme sayıları arasındaki ilişki incelenerek yapılan araştırmada, yaş,  beslenme, vücut ağırlığı, sigara içme alışkanlığı gibi diğer risk faktörleri de  kayıt altına alınmıştır.
Sonuç:
Deneklerden 20 yıl boyunca elde edilen sonuçlar, AB grubunun en fazla, 0 grubunun ise en az kalp krizi risk taşıdığını göstermiştir.
Buna göre :
  • AB grubu kana sahip olanlar, 0 grubundakilere göre %23,
  • A grubu kana sahip olanlar, 0 grubundakilere göre %5,
  • B grubu kana sahip olanlar, 0 grubundakilere göre %11 daha fazla, kalp krizi riski taşımaktadır.
Sebep : Kolesterol farklılıkları ve iltihaplanmaya yatkınlık
Bu farklılığın, biyolojik mekanizması ve genetik sebepleri henüz tam olarak bilinmemekle birlikte, daha önceki araştırmalarla, kan grupları arasındaki farklılığın kan damarlarında iltihaplanma ve kanda kolesterol seviyesinin belirlenmesinde etkili olduğunu göstermişti.
Bu bilgiler ışığında;
  • A grubu kana sahip olanların diğer gruplara göre, Low-Density-Cholesterins (LDL-Cholesterin) yani kötü kolesterol seviyesinin hafif yüksek olduğu, buna bağlı olarakta damar tıkanıklığı (arteriosklerose) riski taşıdığı biliniyordu.
  • AB grubu kana sahip olanların, kan damarlarının iltihaplanmaya daha yatkın olduğu biliniyordu.
  • 0 grubu kana sahip olanların ise kanında bulunan bir maddenin, pıhtılaşmayı engelleyerek kan akışını kolaylaştırdığı tahmin ediliyordu.

Kan grubu biyolojisi çok karmaşık bir sistem. Kan grubuna bağlı kalp krizinin gerçek sebebini veya sebeplerini anlayabilmek için yeni araştırmalara ihtiyaç var...
Son söz:
Kan grubumuzu değiştiremeyiz ama eğer risk taşıyan grupta bulunuyorsak sağlıklı beslenerek, düzenli spor yaparak ve yılda en az bir kez kolesterol miktarını ölçtürerek, olası bir kalp krizi riskini azaltabilir veya tamamen ortadan kaldırabiliriz.

Dünyada ve Türkiyede kan grubu dağılımı:









Mehmet Saltürk

+++++++++++++++++++++++
Dipl. Biologe Mehmet Saltürk
Institute for Genetics
University of Cologne
+++++++++++++++++++++++


ABO Blood Group and Risk of Coronary Heart Disease in Two Prospective Cohort Studies

Arteriosclerosis, Thrombosis, and Vascular Biology.2012; 32: 2314-2320Published online before print August 14, 2012,doi: 10.1161/​ATVBAHA.112.248757



Alzheimerın ilk belirtileri gözlerde başlıyor

Demans hastalığı(bunama), Tau ve Beta-Amiloid adında iki proteinin beyinde birikmesi ile ortaya çıkar. Hastalıkla birlikte beyinde hücre öl...