Dünyada her yıl 600.000
den fazla insan bağırsak kanserinden hayatını kaybediyor. Bu konuda etkili bir
ilaç bulabilmek için yıllardır yoğun olarak çalışılıyor. Şimdiye kadar bağırsak
kanserine karşı yapılan çalışmaların bir kısmı da aspirin in
etkin maddesi Asetilsalisilik asit (ASS) üzerinde yoğunlaştı. Yıllardır
bu konuda yapılan birçok çalışma ile aspirinin bağırsak kanserini engellemede
bir hayli etkili olduğu biliniyordu.

Bağırsak kanserinin ön aşaması olan Lynch-Sendromunun* tümöre dönüşmesinin, asetilsalisilik
asit (ASS) tarafından büyük ölçüde önlendiği, yapılan
bu çalışmayla ortaya konmuş oldu.
Lynch-Sendromu*: Genetik bir rahatsızlık olup kadın ve erkekte eşit oranda
görülür. Lynch-Sendromu bulunan kişilerin % 80 inde tümör
oluşurken, sadece %20 si sağlıklı kalabiliyor. Sağlıklı kişilerin genlerinde
bir hata olduğunda bu hata tamir mekanizması devreye girerek düzeltilebilirken, Lynch-Sendromu kişilerde bu hata DNA tamir
mekanizması bozuk olduğu için düzeltilemez, bu yüzden doğru kodlanması gereken
protein de hatalı kodlanır.
Lynch-Sendromuna sebep olan bilinen 6 gen bulunmaktadır. Bunlar; hMSH2, hMLH, hPMS, hPMS2,
hMSH6 ve hMLH3 genleridir. Bu genlerde meydana
gelen bir hata “DNA mismatch repair proteins“ ismindeki proteinin
kodlanamamasına sebep olur. Bu protein olmadan genlerde oluşan hatalar
düzeltilemez.
Uygulama
Önce 16 ülkede gen analizi yapılarak 937 Lynch-Sendromlu hasta tespit ediliyor. Daha sonra bu
hastaların yarısına hergün düzenli olarak asetilsalisilik asit(ASS) verilerek, diğer yarısına ise asetilsalisilik
asit (ASS) verilmeden
(kontnrol grubu) tedaviye geçiliyor.
1999 -2005 yılları arasında yapılan bu araştırmada
tesadüfi seçilmiş deneklerin ilk yarısına günlük 600 mg asetilsalisilik
asit (ASS), ikinci yarısına ise plasebo
ilaç veriliyor(sadece
görünümü aspirin, içerisinde etkin madde yok).
29 ay sonra yapılan ilk incelemesinde, iki grubun
bağırsaklarında bulunan Adenom ve Karsinom*´ların durumunda ne nicelik, ne de nitelik olarak bir iyileşmeye
görülmüyor. (1)
Adenom* : Mukuzo ve bezelerde
oluşan iyi huylu şişlikler- Karsinom* : Epitelde, yani yüzeyde
oluşan kötü huylu tümörlerdir ve
%80 i daha sonra kansere dönüşmekte.

ASS grubu içerisinde bulunan 53 kalın bağırsak kanserli hastanın
(Colorectal cancer) 34 ü iyileşirken, plasebo grubu içerisinde bulunan aynı
sayıdaki kalın bağırsak kanserli hastanın sadece 19 unda iyileşme görüldü.
Bu araştırmada özellikle dikkat çeken başka bir konu ise ASS kullanıp tedaviyi iki yıl sonra kesen
hastaların durumunda görüldü. Bu gruptaki hastaların durumu tedaviye devam eden
hastalara göre %59 oranında kötüleşti. Plasebo ilaca devam edenler ile
iki yıl sonra bu ilacı kesenlerin sağlık durumunda ise kayda değer bir fark
görülmedi.(2)
Bu araştırmanın devamı niteliğindeki başka araştırma ise Cancer
Prevention Project 3 (CAPP 3) adı
verilen bir projedir.
Gelecek 30 yıl içerisinde 30.000 Lynch-Sendromlu hastanın yaklaşık 10.000'nın bağırsak
kanserine yakalanacağı tahmin ediliyor. CAPP 3 projesi ile bu hastaların en az
1000'nin hayatının kurtarılması planlanıyor.
Bu çerçevede, ingiltere'de mutasyonlu gen taşıyan 3000 Lynch-Sendromlu hastaya 5 yıl boyunca çeşitli dozlarda
(100 mg, 300 mg ve 600 mg) ASS verilerek bağırsak kanseri için optimal doz
tesbit edilecek.(3)
Aspirin vücutta nasıl çalışıyor
?
Aspirin, hiç kuşkusuz yirminci yüzyıla damgasını vuran bir ilaç. İlk
defa 1899 yılında bulunan bu ilaç, 100 yıldan beri ilaç
endüstrisinde önemli bir yer tutmaktadır. Dünyada yılda ortalama 100
milyar tablet aspirin tüketilmektedir (Ortalama kişi başına yılda 20 tablet
düşüyor). Asetilsalisilik asitin vücutta nasıl çalıştığı uzun yıllar
bilinmiyordu. Prof. John Vane ilk olara 1971 yılına bu mekanizmayı keşfederek
1982 yılında Nobel tıp ödülünü aldı.
Asetilsalisilik asit(ASS), prostaglandin sentezini* bloke ederek
iltihaplanmaya sebeb olan prostaglandin üretimini engeller. Prostaglandin
üretimi,vücutta iltihaplanmaya birlikte vücut ısısının yükselmesine sebep
olur. İşte bu esnada alınan asetilsalisilik asit (ASS), Cyclooxygenase enziminin çalışmasını
bloke ederek, iltihaplanmayı, dolayısı ile vucut ısısını düşürür.
Asetilsalisilik asitin (ASS) zararları?
Midenin kendi ürettiği mide asidinin, mideye zarar vermemesi
için prostaglandin e
ihtiyaç vardır. Prostaglandin'in midedeki bu çok önemli fonksiyonu alınan asetilsalisilik asit (ASS) ile engellenmiş oluyor.
Bu yüzden uzun süreli asetilsalisilik asit(ASS) kullanımlarında
çok önemli mide kanaması vakaları görülebilmektedir. Bunun dışında, Asetilsalisilik
asit(ASS) kanı incelttiği için yaralanmalarda ve özellikle
gözle görülmeyen iç yaralanmalarda büyük sorunlar çıkarabilmektedir. Eğer bu
yaralanmalar beyindeki kılcal damarlarda olursa çok daha tehlikeli yaşamsal
sorunlarda orataya çıkabilmektedir.
Bütün bunların yanı sıra asetilsalisilik asitin(ASS)
deri'de tahrişlere, kulak'ta çınlamalara, böbrek fonksiyonlarında
azalmalara, mide'de ağrılara, karaciğer fonksiyonlarında bozukluklara yol
açabilmektedir.
Uyarı: Asetilsalisilik asiti
(ASS) her gün düzenli olarak koruyucu amaçla alan kisilerin, bunun yararlarının
yanı sıra çok önemli sağlık sorunlarında beraberinde getirebileceğini göz
önünde bulundurması gerekmektedir.
Mehmet Saltürk
++++++++++++++++++++++++
Dipl. Biologe Mehmet Saltürk
Institute for Genetics
University of Cologne
++++++++++++++++++++++++
Dipl. Biologe Mehmet Saltürk
Institute for Genetics
University of Cologne
++++++++++++++++++++++++
Kaynaklar:
The Lancet, Early Online Publication, 28 October 2011 doi:10.1016/S0140-6736(11)61216-6
(1)http://www.nejm.org/doi/full/10.1056/NEJMoa0801297 (2)http://www.thelancet.com/journals/lancet/article/PIIS0140-6736%2811%2961216-6/fulltext (3) http://www.coloncancerpreventionproject.org/ http://www.thelancet.com/journals/lancet/article/PIIS0140-6736%2810%2961543-7/abstract http://jnci.oxfordjournals.org/content/101/4/256.short
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder