27 Eki 2010

Sentetik olarak alınan progesteron hormonu meme kanserini tetikliyor


Avrupa'da yaşayan her sekiz kadından biri meme kanseri teşhisi ile tedavi görmektedir. Meme kanseri vakalananların çok az bir kısmı genetik faktörlere, büyük kısmı ise dışarıdan sentetik olarak alınan progesteron ve gestagen hormonlarına bağlı olarak ortaya çıkmaktadır.
Kemik erimesine karşı da kullanılan progesteron ve gestagen hormonu meme kanserine sebeb olmaktadır.
Östrojen ve gestagen göğüslerin büyümesinde rol alan hormonlardır. Süt bezleri hücrelerinde bulunan östrojen ve gestagen moleküllerini yakalamaya yarayan moleküler yakalayıcılar (reseptörler), doğum kontrolü ilaçlarında kullanılan Medroxyprogesteron ve gestagen  türevlerini de yakalar. Yakalanan bu östrojen ve gestagen meme hücrelerinde  RANKL  proteininin üretilmesi için komut verir. Üretilen bu protein kemik oluşumunun yanısıra kök hücrelerinin çoğalmasını da tetikler.
Sonuç : 
Kök hücrelerinin kontrolsüz olarak çoğalması memede kötü huylu tümör oluşmunun başlamasına sebeb olmaktadır.
Mehmet Saltürk

++++++++++++++++++++++++
Dipl. Biologe Mehmet Saltürk
Institute for Genetics
University of Cologne

++++++++++++++++++++++++

Osteoclast differentiation factor RANKL controls development of progestin-driven mammary cancer

Nature Year published: (2010) DOI: doi:10.1038/nature09387 Received 09 November 2009 Accepted 28 July 2010 Published online 29 September 2010

23 Eki 2010

TKTL1 Geni ve kanser karşı " Anti Kanser Dieti "


X Kromozomu üzerinde 1914 bp uzunluğunda TKTL1(Transketolase-like protein1) adında bir gen bulunur. Bu genin kötü versiyonu, sağlıklı hücreleri kanserli hücrelere dönüştürebilmektedir. TKTL1 genini kanser oluşturan kötü versiyonunu aktif hale geçiren en önemli madde ise şekerdir. 
Şeker, kanserli hücreleri fermantasyon yapması için harekete geçiriyor  ve fermantasyon için en önemli enerji kaynağı, ekmek, makarna, pirinç, patates ve saf şekerdir.

Fermantasyon sayesinde aktif hale geçen kanserli hücreler, çevresindeki sağlıklı dokulara zarar vererek vücudun savunma sisteminin işlevsiz kalmasına ve ardından bütün vücuda yayılarak metastazı oluşmasına sebep olmaktadır. Bu tip kanserli hücreler kemoterapi ve ışın tedavisine gibi klasik tedavi metodlarına karşı da dirençlidirler.

Kötü versiyonlu TKTL1 geni nasıl deaktif hale getirilir ??

Anti kanser beslenme diyeti:  
  • Dengeli miktarda protein, yağ, lifli gıdalar ile beslenerek ve az miktarda karbonhidrat ve şeker tüketerek.
  • Yemek öncesi ve sonrası salgılanacak olan insülin miktarındaki dalgalanmalara engel olmak için az yemek yiyerek.
  • Spor yaparak bir taraftan vücuttaki yağ yakılırken diğer taraftan kalbin güçlenmesi saglanarak.(Güçlü bir kalp, organlarda kanser hücrelerinin oluşumunu engellemede etkili rol oynamaktadır.)
  • Az miktarda karbonhidrat ve şeker tüketerek kanserli hücrelerdeki fermantasyon metabolizmasını yavaşlatıp, kötü verziyonlu TKTL1 geninin aktivitesini  durdurarak.

Not : Kanserli bir hücrenin, fermantasyon yapabilmesi için, sağlıklı hücreye göre 30 kat daha fazla şekere ihtiyacı vardır.


     ilk yayınlanma tarihi : 2. September 2009 15:13
Transketolase-like protein 1 (TKTL1) is required for rapid cell growth and full viability of human tumor cells
 Article first published online: 20 OCT 2008 DOI: 10.1002/ijc.24078
 


Mehmet Saltürk

++++++++++++++++++++++++
Dipl. Biologe Mehmet Saltürk
Institute for Genetics
University of Cologne
++++++++++++++++++++++++

22 Eki 2010

Eşcinsellik doğuştan mı?..

                              
14.05.2009 akşamı  Reha Muhtarın  yönettiği ve eşcinselliğin tartışıldığı bir programda, konukların, konu hakkında bilgi sahibi olmadan tartışmaları, benim bu makaleyi yazmama sebeb oldu
Yazmış olduğum bu makale kamuoyunu bilgilendirmek amacı ile yazılmış olup, Reha Muhtar tarafından 15.05.2009 tarihli Vatan gazetesinde yayınlanmıştır.  
 ---------------------------
Herkes sadece Ali Bulaç’ın üzerinde tam tam çalmakta, oysa Çok Farklı programına katılan diğer konuklardan bazıları da “Eşcinsellik toplumda özendiriliyor... Sonradan olma homoseksüeller ortalığı kaplayacak...” mealinde konuşmalar yaptılar...

Bu konu Bülent Ersoy konusunun ötesinde de önemli...

Cemil İpekçi, Ali Bulaç’la konuşurken “sonradan olma homoseksüellik diye bir şeyin olmadığını” söyledi...

Ama programın o ateşli atmosferinde bu sözler kayboldu gitti...
***
Köln Üniversitesi Genetik Bölümü’nde görevli okuyucum Mehmet Saltürk “gayet bilimsel” bir mail gönderdi bana dün...
Eşcinsellik doğuştan mı, yoksa kültürel şartlarla gençlerin sonradan özenmesiyle olabiliyor mu sorkusunu bilimsel verilerle yanıtlıyor...
***
“Eşcinsellikte su ana kadar kabul edilen teori Sigmund Freud’un tanımıydı” diyor, “Bu kurama göre eşcinsellik, erkeklerde koruyucu bir anne ve ona uzak duran bir babadan tetiklenen bir durumdu... Ancak bunun tamamen yanlış olduğu ortaya çıktı günümüzde” diye açıklıyor...

Peki nereden kaynaklanıyor eşcincellik:

İşte Köln Üniversitesi Genetik Bölümü’nun uzmanlarından Mehmet Saltürk’ün açıklaması...
***
“Eşscinselliğin, erkek çocukların doğum sırası ile ilgili oldugu artık neredeyse kesin gibidir.

Her erkek çocuğun doğumu, kendisinden sonra doğacak erkek cocugun eşcinsel olma ihtimalini yaklasik olarak % 3 - 4 oranında artırmaktadır.

Daha önce erkek çocuğa hamile kalmış, bir anne, doğuracağı yeni bir erkek çocuğun eşcinsel olma ihtimalinin kuramsal olarak ilk erkek çocuğa göre daha fazla olduğunu bilmelidir...
***
Erkek embriyo Y kromozonundaki üç adet Gen Anti-müller hormonu şifreler...

Anne de buna karşı Histocombatibliyt antikoru olusturur...

Annenin her erkek çocuğa hamileliğinde vücudundaki Histocombatibilyt antikorunun konsantrasyonu artar.
..

Annenin oluşturduğu Antikor erkek çocuk embrosunun beyninin erkekleşmesini engeller.

Genital olarak erkektir ama beyinsel olarak erkekleşemez...

Bu onların diğer erkeklerden hoşlanmasını, kadınlara karsı ilgisiz kalmasını sağlar...”
***
Mehmet Saltürk’ün açıklaması ne söylüyor?..

Genetik olarak annenin koruyucu amaçla salgıladığı Antikor’un konsantrasyon oranının artması durumunda erkek çocuk embriyosunun erkekleşmesinin engellendiğini söylüyor...
Bu durumlarda kişi genital olarak erkek, beyinsel olarak “erkekleşmemiş” oluyor...


Bunu uzun uzadıya aktarmanın nedeni ise başka:

Türkiye’de muhafazakarlık ya da dincilik adı altında, “homoseksüellik palazlanıyor... Özendirilerek gençlerin gay olmasına yol açılıyor...” diye bir propaganda yapılmakta...

Propaganda sadece propaganda olarak kalsa iyi, oysa bunun üzerinden kısıtlamalara ve hedef göstermelere kadar varıyor işler...
***

Eşcinsellik, dünyadaki her toplumda, her sosyal grupta, her din, her kültürde aşağı yukarı aynı orandadır... “ diyor Mehmet Saltürk...

“Kimi toplumlarda çok, kimilerinde az görünür olması, aslında sadece toplumun eşcinselliğe toleransı ile ilgili bir durumdur.
Yani oran aynıdır...

Ama bazı toplumlar eşcinsellere cok büyük bir “mahalle baskısı” uyguladığından, eşcinselliğin o toplumlarda az görünen bir durummuş gibi algılanmasına neden olurlar... “şeklinde son veriyor mail yoluyla gönderdiği makalesine...

Makaleden çıkan sonuç şu ki, homoseksüellik öyle özendirmeyle, bezendirmeyle çıkmıyor ortaya...

Varolan şey toplumdaki duruma göre ortayşa çıkıyor veya gizli gizli devam ediyor...

Hayatta insanların yaşam biçimlerinin özgürlüğünü savunmak ” demokratlığın olmazsa olmaz “ koşulu...

Ben isterdim ki, her konuda bireyin yaşam hakkını, giyim hakkını, inanç hakkını savunan ” demokrat “ beyinler, bilimsel veriler ışığında herkesin cinsel ayrımına da aynı saygıyı gösterebilsin...

Darbecilik berbat da...

Irkçılık, faşizm, insanlara nefret aşılama, kadınlara, cinslere, etnisitelere göre ayrımcılık berbat değil mi yoksa?.


17 Eki 2010

Meme kanserine karsı aşı




Amerika kanser araştırma enstitüsü tarafından, meme kanserinin “HER2-positiven Krebsform” denilen formuna karşı bir aşı geliştirildi.

Enstitü tarafından yapılan açıklamada çok agresif olan bu kanser formunun geliştirilen bu aşı sayesinde, geriye dönüşü olmayacak şekilde yok edildiği belirtildi. Yapılan açıklamada aşının şimdilik fareler üzerinde uygulandığı ama sonuçların gelecek için umut verici olduğu bildirildi.

HER2-positiven Krebsform u, tüm meme kanseri tipleri içerisinde %20 ile % 30 sini  oluşturmaktadır.

ilk yayınlanma tarih:15. September 2008 14:49

DNA Vaccination Controls Her-2+ Tumors that Are Refractory to Targeted Therapies

 doi: 10.1158/0008-5472.CAN-08-1489 Cancer Res September 15, 2008 68; 7502

Mehmet Saltürk

++++++++++++++++++++++++++++++
Dipl. Biologe Mehmet Saltürk
Institute for Genetics
University of Cologne
++++++++++++++++++++++++++++++

16 Eki 2010

Biyonik göz

17-21 Ekim tarihinde Chicago'da yapılan „Neuroscience 2009“ konferansında,  Kaliforniya üniversitesi'nden Robert Aramant ve çalışma grubu, retinaya bağlı körlüğün, kök hücre ve elektronik  yardımı ile giderilebildiğini  duyurulmuştur.
Hastalar, gözlüğe monte edilmiş özel kamera yardımı ile tekrar görme yeteneğine kavuşmuşlardır.
Buna göre:
  • Gözlükte bulunan kamera yardımı ile alınan görüntüler, göz merceğinin arkasına yerleştirilmiş alıcıya video sinyalleri  olarak gönderiliyor.
  • Alınan video sinyalleri, gözün Makular denen kısmına yerleştirilen mikroçipe geliyor
  • Mikroçip in arka kısmına rastlayan ve daha önce bir sebeple zarar görmüş ve özelliğini kaybetmiş retina hücreleri, kök hücre ekimi sayesinde tekrar faal duruma getiriliyor.
  • Mikroçip den alınan video sinyalleri yeni kök hücre sayesinde  beynin görme ile ilgili kısmına iletiliyor.
Sonuç: 
Göze yerleştirilerek 60 elektrod ve milyonlarca kök hücre sayesinde, hastaların belirli bir süre sonra, email yazabildikleri ve büyük yazılmış yazıları okuyabildikleri, belirtilmiştir.



Kaynak:


Mehmet Saltürk

++++++++++++++++++++++++
Dipl. Biologe Mehmet Saltürk
Institute for Genetics
University of Cologne
++++++++++++++++++++++++

Progesteron hormonu hasarlı beyin hücrelerini onarıyor.


Progesteron, kadınlarda cinsel organın ve göğüslerin gelişmesinde rol alan bir hormondur. Son yapılan araştırmalar trafik kazası veya diğer sebeplerden dolayı hasar gören beyin hücrelerinin progesteron hormonu  enjekte edilerek tedavi edilebileceğini gösterdi. Şimdiye kadar uygulanan klasik tedavi metotları zarar gören beyin hücrelerini onarmakta çok yetersiz kalıyordu. Progesteron hormonu ile yapılan son araştırmalar bu hormonun beyin hücrelerini onarmada  çok başarılı olduğunu gösterdi.
Atlanta üniversitesinden David Wright ve ekibi, 17 değişik merkezde 1140 hasta ile  bir araştırma yaptı, arastırmada beyni zarar gören hastalara hasarın başladığı ilk 4. saatten itibaren 4 gün boyunca progesteron hormonu enjekte etti(sadece hasarlı bölgeye) ve daha sonra yapılan kontrollerde hasarlı beyin hücrelerinin onarıldığı görüldü.

Simdilik progesteron hormonunun nasıl çalıştığı pek iyi anlaşılmamakla ile beraber bu hormonun iltihaplanmayı ve sinir hücrelerinin birbirine zarar vermesini engellediği yapılan ilk gözlemler arasında.
ilk yayınlanma tarihi :20. Februar 2010 13:11

Orijinal makale  


Traumatic Brain Injury and Aging: Is a Combination of Progesterone and Vitamin D Hormone a Simple Solution to a Complex Problem?
  Volume 7, Issue 1, Pages 81-90 (January 2010)






Mehmet Saltürk

++++++++++++++++++++++++
Dipl. Biologe Mehmet Saltürk
Institute for Genetics
University of Cologne
++++++++++++++++++++++++

Alzheimerın ilk belirtileri gözlerde başlıyor

Demans hastalığı(bunama), Tau ve Beta-Amiloid adında iki proteinin beyinde birikmesi ile ortaya çıkar. Hastalıkla birlikte beyinde hücre öl...