Araştırmanın ayrıntılarına girmeden önce koku ile ilgili ilginç bazı konulara değinelim ve ardında araştırmaların ayrıntılarına geçelim.
Sadece koklamak değil daha ötesi de var
Koku, beş duyu içerisinde en dolaysız olanıdır. Çünkü görsel, işitsel ve dokunsal duyular önce beynin serebral korteksine gelerek orada işlenmesi gerekirken, koku duyusu direkt olarak beyindeki duyguların işlendiği limbik sistem üzerine gelir ve burada değerlendirilir. Yani, koku hariç diğer bütün duyular serebral kortekse bir sinyal göndererek beynin geri kalan kısımlarına bağlanmak için izin isterken koku için böyle bir şey söz konusu değildir. Koku sinyalleri serebral kortekse uğramadan direk beyindeki nihai varış noktasına ulaşırlar. Örneğin bir odaya veya bilinmeyen bir yere girdiğimizde pek farkına varmasakta bize ortam hakkında olumlu veya olumsuz ilk izlenimi veren gözden ve kulaktan önce koku duyusudur.
- Kadın ve erkekte farklılık
Ayrıca erkeklerin cinsel partner seçiminde vücut kokusunun dış görünümden daha önce yer aldığı yapılan araştırmalar arasında bulunmaktadır...
- Koku duyusu son nefese kadar çalışır
- Roman ve filimlere ilham kaynağı olan koku
Yine başka bir örnekte fransız yazar Marcel Proust'un "Kayıp Zamanın İzinde" adlı romanında bir parça bisküviyi çayın içine daldıran bir adamın aldığı koku ile bilinçaltının derinliklerindeki anılara yaptığı yolculuğu anlatır. İşte bu yüzden kokuların bizi uzun yıllar önce unutulmuş hatıralara götürmesine Marcel Proust'un romanından esinlenilerek „Proust Etkisi“ denilmiştir.
- Koku duyusu kaybı (Anosmi)
- Koku kaybı ciddi sağlık sorunlarının habercisi olabilir
Doğuştan koku kaybı ile küçük penis ve küçük testis arasındaki ilişki olduğuna dair bulgular da yapılan bu araştırmalar arasında yer almaktadır. Bu ilginç araştırmaya buradan ulaşabilirsiniz.(ayrıntı için tıkla)
- Koku bozukluğunun sınıflandırılması
a) Nicel koku bozukluğu
- Koku uyaranlarına duyarlılık azalır (hiposmiye)
- Belirli bir kokuya karşı kısıtlama veya hassasiyet kaybı (kısmi anosmi)
- Koku duyusunun oldukça fazla derecede kısıtlanması (işlevsel anosmia)
- Koku duyusunun tamamen kaybolması (komple anosmia)
- Kokulara karşı aşırı duyarlılık (hiperosmi)
- Belirli kokulara karşı duyarlılık artışı (olfaktorische Intoleranz)
- Koku uyaranlarının değişmiş algısı (parosmia)
- Koku uyaranı olmadan koku algısı (phantosmia)
- Güçlü duygusal değişimlerin neden olduğu koku algısının yeniden yorumlanması (psikiyatrik hastalıklar ile bağlantılı bir durum)
***
1. Araştırma: Koku duyusu kaybı cinsel aktiviteyi etkiliyorYapılan birçok araştırma koku hissinden tamamen yoksun kişilerde davranışsal özelliklerin normal insanlardan farklı olduğunu, bu kişilerde genel olarak özgüven eksikliği, depresif bozuklukların sık görüldüğünü gösteriyor.
Alman araştırmacıların yaptığı başka bir araştırmada ise koku duyusu eksikliğinin erkek ve kadınlarda farklı etkilere sahip olduğunu gösteriyor. Araştırma, Konjenital anosmiye (doğumsal anosmi) sahip erkeklerin sağlıklı erkeklere göre daha az cinsel ilişkiye girdiklerini, kadınların ise partnerleri ile olan ilişkilerde kendilerini daha güvensiz hissettiklerini gösteriyor.
Araştırma nasıl yapıldı?
Araştırma, 18 -50 yaşları arası doğuştan anosmi rahatsızlığı bulunan 30 kadın ve erkek ile 36 sağlıklı kişiden oluşan bir denek grubuna soru-cevap şeklinde yapıldı.
Sonuçlar başlıklar halinde şöyle:
- Koku alamayan hem erkek, hem de kadınlarda genel sosyal davranışlardaki tedirginlik ve belirsizlik aşağı yukarı eşit seviyede. (Bunun muhtemel nedeni, deneklerin kendi ve karşı tarafın vücut kokusuyla ilgili bir bilgi sahibi olmamaları olabilir !)
- Cinsel yaşam ve partner ile ilişki kalitesi konusunda kadın ve erkek arasında belirgin farklılıklar var. Anosmi olan erkeklerde cinsel ilişki sayısı sağlıklı erkeklere göre ortalama beş kat daha az. Anosmi olan kadınlar ile normal kadınlar arasında cinsel ilişki sayısında bir farklılık görülmedi.
- Anosmi olan erkekler partner bulma konusunda daha isteksizler. Ancak cinsel isteklerinin eksik olup olmadığı sorulmadı.
- Anosmi olan kadınlar eşe bağlılık konusunda daha güvensizler. Ancak anne ve yakın dostluklarda ilişkilerin normal olduğu tespit edildi.
- Gerek sağlıklı gerekse anosmili erkeklerde koku duyusu ile partnere bağlılık arasında anlamlı istatistiksel bir ilişki bulunamadı.
- Sağlıklı kadınlarda cinsel ilişkinin kalitesi için partnerin vücut kokusunun önemli olduğu tespit edildi. (4)
Journal Journal of Physiology & Behavior dergisinde yayınlanan bu makalede, istikrarlı bir ilişkide erkeğin kokusunun kadına güven ve rahatlık duygusu verdiğini gösteriyor.
İsveçli 34 heteroseksüel kadından oluşan küçük bir grup ile yapılan bu araştırma, güvenli ilişkilerde erkeğin vücut kokusunun kadınlar üzerinde ölçülebilir bir oranda stres azalttığı ve sakinleştirici bir etkiye sahip olduğunu gösteriyor
Araştırma nasıl yapıldı
Deneye katılan kadınlara önce partnerlerine güvenip güvenmediklerini 1'den 7'ye kadar olan bir ölçekte derecelendirmeleri istendi.
Daha sonra kadınlara iki dakika boyunca fiziksel stres tetikleyici küçük voltajlı kısa süreli beş elekrik akımı verildi. Kadınlara bir taraftan elektrik akımı verilirken aynı zamanda partnerlerinin üç gün boyunca giydiği dört farklı yünlü tişört koklatıldı. Güvenli ilişkisi olan kadınlar, partnerlerinin kokusunu aldığında elektrik akımının tahrişini daha az hissettiklerini bildirdiler. Cilte yapılan fiziksel stres direnç ölçümlerinin de kadınların beyanı ile örtüştüğü görüldü. Sonuç olarak, erkek vücudunun yaydığı kokunun sosyal bağlar kurmada ve stresi bloke etmede etkili olduğu söylenebilir!. (5)
Not: Kadın vücut kokusunun erkek üzerinde stres giderici bir etkisinin olup olmadığı henüz araştırılmdı.
3. Araştırma: Kadınların koku duyusu erkelerden daha iyi
Yukarıda da kısaca belirtildiği gibi bireysel kokuları tanımlama ve belirli bir kokuyu hatırlama konusunda kadın burnu erkeğinkine göre daha hassastır. Bu hassasiyetin sebebi şimdilik pek iyi bilinmese de beyindeki Koku soğanında bulunan nöronların kadınlarda yüzde 50 daha fazla olmasından kaynaklandığı düşünülüyor. Gerçi Koku soğanında fazla sinir hücresinin bulunması kokunun daha iyi algılanması anlamına gelmiyor, aksine kokunun daha iyi algılanması sinir hücrelerinin bağlantı noktaları sinaps sayısı ile alakalı bir durum. Muhtemelen fazla sinir sayısı ile sinaps sayısı arasında bir paralellik var. Konunun açıklığa kavuşabilmesi için kadınların koku soğanındaki sinaps sayısının araştırılmaya ihtiyacı var.
Araştırma nasıl yapıldı?
55 ve 94 yaşları arasında ölmüş olan 10 kadın ile 7 erkeğin beyinlerindeki koku soğanında bulunan glial nöronlar özel bir teknik kullanılarak çıkarıldı. Erkek ve kadındaki koku soğanlarının ağırlığı hemen hemen aynı olmasına rağmen hücre sayısında şaşırtıcı derecede büyük farklılıklar olduğu görüldü. Yapılan detaylı sayımlarda hücre sayısının kadınlarda erkeklere göre yüzde 43, nöronların sayısının ise yüzde 49 daha yüksek olduğu tespit edildi.
Yukarıda belirtildiği gibi hücre yoğunluğu bir dokunun fonksiyonunun daha iyi olduğu anlamına gelmiyor ama yine de kadınların daha iyi koku almasının altındaki sebebin bu olduğu düşünülüyor. Eğer yapılacak başka bir araştırma ile kadınlardaki sinaps sayısının, daha yüksek olduğu tespit edilirse, çıkan bu sonuçlar daha açık bir şekilde yorumlanacak. Çünkü sinaps sayısı ile fonksiyon arasında doğru orantı olduğu biliniyor.
Soru şu. Evrim neden kadınlara daha iyi bir koku duyusuna verdi? Cevap biraz spekülatif; İyi bir burun çocukların hayatta kalma şansını yükseltiyor olabilir...(6)
4. Araştırma: Kötü koku alma ile ölüme yakınlık arasındaki ilişki
Yaşlılarda zihinsel ve bedensel zayıflığın derecesi geri kalan ömürün süresi hakkında aşağı yukarı bir ipucu veriyor. Yapılan araştırmalar yaşlılarda geri kalan ömrün süresi hakkında koku duyusunun azalmasının da bir ipucu verdiğini gösteriyor. Buna göre, yaşlılıkta koklama yeteneğinin azalması, gelecek beş yıl içerisinde ölme olasılığının yükseldiği anlamına geliyor. Hatta araştırmacılar bu konuda oldukça iddialı ifadeler ile şöyle diyor: „Beş seçilmiş kokuyu tanıyamayanlar, genel sağlık durumlarına bakılmaksızın, beş yıl içinde ölme riski dört kat artmaktadır.“
Araştırma nasıl yapıldı?
Çalışma, 57 ila 85 yaşları arasında yaklaşık 3.000 erkek ve kadınla yapıldı. 2005/06 yıllarında yapılan bu araştırmada katılımcılara koku alma konusundaki hassasiyetleri tüm ayrıntıları ile soruldu ve koku duyuları mürekkebi çıkarılmış keçeli kalemler içerisine konan Nane, Balık, Portakal, Gül ve Deri kokuları ile test edildi.
Değerlendirmeler yaş, cinsiyet, eğitim düzeyi, genel sağlık, beslenme, tütün ve alkol tüketimi gibi faktörleri göz önünde bulundurularak yapıldı. Tahmin edildiği gibi yaş ilerledikçe koku duyusunun zayıfladığı tespit edildi.
Testin laboratuvar aşaması sonuçlandıktan sonra yapılan uzun süreli takipler sonunda koku alma bozukluğu olan katılımcıların, normal koku alan katılımcılara göre 5 yıl içerisinde ölme oranı 3 ile 4 kat daha fazla olduğu tesbit edildi.
Araştırdan ortaya çıkan başlıca sonuçlar
- Tüm kadın ve erkeklerin yüzde 78'i normal bir koku performansına karşılık gelen dört veya beş kokuyu tanıdılar.
- 57 yaşındakilerin üçte ikisi, beş kokunun tümünü tanıdılar.
- 85 yaşındakiler, kokuların sadece dörtte birini tanıdılar
- Katılımcıların yüzde 3,5'i ya bir, ya da hiçbir kokuyu tanıyamadılar.
- Araştırma bittikten beş yıl sonra 430 kişinin öldüğü, ölenlerin % 39’nun kötü koku alan, %10’nun normal koku alan gruptan olduğu tespit edildi.
Zayıf koku duyusu neden ömrü kısaltıyor
Koku kaybı ile yaşam süresinin kısalması arasında nasıl bir ilgi olduğu şimdilik bilinmiyor. Ama bildiğimiz bir şey var o da kötü bir koku duyusu havadaki toksinlerin, virüslerin ve zararlı diğer ince partiküllerin ayırdına varamaz ve dolayısıyla kişiyi zararlı dış etkilerden zamanında haberdar edemez. Muhtemelen bu zararlılar merkezi sinir sisteminde birikerek bağışıklık sisteminin zayıflamasına ve vücut fonksiyonların hasara uğramasına sebep oluyor olabilir!!! (7)
5. Araştırma: Eş seçiminde burnunuza güvenebilirsiniz
Her insanın vücut kokusunun farklı olduğu ve bu farklılığın bağışıklık sisteminde görev yapan belirli genler ile ilişkili olduğu uzun zamandır biliniyor. Gerek kadın ve erkeğin vücut kokuları, gerekse bu kokuları çekici veya itici bulma konusundaki tercihler kişiden kişiye değişmektedir ve bu seçicilik de tamamıyla genlerimizin kontrolündedir.
Parfüm kokularındaki kalıcı tercihler için de aynı şeyleri söyleyebiliriz. Genlerimiz bilinçli olarak parfüm içeriğindeki bileşenleri bizzat seçerek bize doğru tercihi yaptırır. Bizim farkına varamadığımız ama genlerimizin bilinçli olarak yaptığı bu parfüm tercihi vücut kokumuzu daha çekici hale getirir. Parfüm konusunda yapılan yanlış bir tercih ise vücudumuzun gerçek kokusunu maskeleyebilir. Bu yüzden hediye edilen bir parfüm her zaman doğru seçilmiş bir hediye olmayabilir.
Ter kokusunun kadınlar üzerine etkisi
Stirling Üniversitesi' nin yapmış olduğu ilginç bir araştırma, erkeğin vücut kokusunun kadın üzerinde oldukça güçlü ve uzun süre değişmeden sabit kaldığını gösteriyor. Araştırmanın yazarı Craig Roberts, erkek terinin bu etkisinin diğer çevresel etkilerden çok daha baskın olduğunu ve yaklaşık üç ay boyunca neredeyse hiç değişmeden kaldığını belirtiyor. Craig Roberts kadınların üzerinde etkili olan bu kokunun ancak hoşlanılan erkekte ya da başka bir ifade ile potansiyel partner adayı erkekte olduğunu belirtiyor.
Araştırma üç ay ara ile iki aşamada yapıldı
Birinci aşama: Deneyin birinci aşaması için 18 ile 31 yaşları arasında 92 erkeğin vücut kokularının örnekleri kullanıldı ve bunun için erkekler aynı pamuklu tişört ile iki gece uyutuldular ve daha sonra tişörtler mühürlü plastik torbalara konularak araştırmanın yapıldığı laboratuvara getirildi. Hemen belirtelim erkeklere iki gün boyunca ne deodorant, ne parfüm ne de sabun kullandırıldı. Ayrıca vücut kokusunu değiştirecek baharatlı, sarımsaklı ve aroma içeren yiyecekler verilmedi.
Laboratuvarda koku testi: Deneyin bu aşaması için 18 ile 32 yaşları arasında adet döngüsünün fertil fazında 63 heteroseksüel kadın seçildi. Her kadına altı erkeğin tişörtü koklatıldı ve her seferinde 1 ile 7 arasında bir ölçek kullanarak iki soruya yanıt vermeleri istendi:
- Bu koku ne kadar hoşunuza gitti?
- Partnerinizin bu şekilde kokmasını ister misiniz?
Sonuç olarak bu araştırma için eş seçiminde vücut kokusunun önemli olduğunu, sosyal ve biyolojik bir işlevi yerine getirdiğini söyleyebiliriz.(8)
6. Araştırma: Kadın kokusu ve cinsel çekicilik
Bazı kadınların vücut kokuları diğerlerine göre daha çekici daha davetkârdır. Yapılan araştırmalar her kadının belirli hormon değerleri ile koktuğunu ama özellikle fazla çekici kadınlarda bu değerlerin diğerlerine göre biraz daha farklı olduğunu gösteriyor.
İsviçreli ve Alman araştırmacılar, erkeklerin farklı kadınların kokularını nasıl algıladıklarını, belirli hormonların bu algıda nasıl rol oynadığını öğrenmek için bir araştırma yaptılar. „Proceedings of the Royal Society B: Biological Sciences” dergisinde yayınlanan bu araştırmada estradiol ve progesteron adında iki cinsiyet hormonunun vücuttaki miktarının kadının cazibesinde anahtar rol oynadığını gösterdi. Buna göre bir kadının estradiol düzeyi ne kadar yüksek, progesteron düzeyi ne kadar düşük ise vücut kokusu erkekleri o kadar fazla cezbediyor. (Bu iki hormon aynı zamanda doğurganlıkta rol oynamaktadır.)
Araştırma nasıl yapıldı?
Doğurganlık döneminde 28 kadının koltukaltından alınan koku numuneleri 50'den fazla erkeğe koklatılarak çeşitli sorular soruldu. Ayrıca buna paralel olarak bazı hormon düzeylerini belirlemek amacıyla kadınlardan tükürük örnekleri de alındı.
Sonuç: Erkeklerin birleştikleri ortak nokta, kokuların hepsinin baştan çıkarıcı olduğu ama bazılarının daha fazla olduğu yönündeydi.
Kokuların etkisinin derecelendirmesi ise estradiol ve progesteron hormonlarının değerleri ile ilgiliydi. Estradiol seviyesi yüksek, progesteron seviyesi düşük olan kadınların kokusu en baştan çıkarıcı kokular olarak seçildi.
Kadında estradiol ve progesteron seviyeleri üreme sağlığı ve doğurganlığın bir sinyali olarak görülebilir. Vücudun bu davetkar kokusu karşı cinse ne kadar doğurgan olduğunun sinyalini vermek gibi oldukça anlaşılır bir evrimsel nedene dayanmaktadır. Bunun neden böyle olduğunu daha iyi anlamak için kadında Doğurganlık dönemi*, Estradiol**, Progesteron*** ne olduğuna kısaca değinerek konuyu noktalayalım. (9)
- Doğurganlık dönemi*: Menstruasyon ilk gününden yaklaşık 14 gün sonraki yumurtanın bırakıldığı gün. Döllenmenin gerçekleşeceği 12-24 saatlik bir süreyi ifade eder.
- Estradiol**: En etkili doğal östrojendir. Menstruasyon döngüsünün düzenlenmesinde rol oynar.
- Progesteron***: Menstruasyon döngüsünün kontrolüne katkıda bulunan başka bir bir cinsiyet hormonudur. Hamilelikte çok önemli rol oynar, döllenmiş yumurtanın uterus’a gömülmesi için rahim astarını hazırlar. Bu yüzden, hamile kadınlarda progesteron seviyeleri özellikle yüksektir.
Koku ile ilgili hazırlanmış diğer makaleler
- Kokuların anıları çağrıştırması ve koku ile Alzheimer arasında ilişki
- Parfüm seçerken bazı kokuları neden tercih ederiz?
- KAL-1 Geni / (Koku alamama ile küçük cinsel organ arasındaki ilişki)
- Eş ve arkadaş seçiminde genlerin rolü
Mehmet Saltuerk
++++++++++++++++++++++++
Dipl. Biologe Mehmet Saltürk
The Institute for Genetics
of the University of Cologne
++++++++++++++++++++++++
Kaynaklar
- Odor identification as a biomarker of preclinical AD in older adults at risk
- A ventral glomerular deficit in Parkinson’s disease revealed by whole olfactory bulb reconstruction
- Smell and taste disorders
- Men without a sense of smell exhibit a strongly reduced number of sexual relationships, women exhibit reduced partnership security – A reanalysis of previously published data
- The scent of security: Odor of romantic partner alters subjective discomfort and autonomic stress responses in an adult attachment-dependent manner
- Sexual Dimorphism in the Human Olfactory Bulb: Females Have More Neurons and Glial Cells than Males
- Olfactory Dysfunction Predicts 5-Year Mortality in Older Adults
- Repeatability of odour preferences across time
- The scent of attractiveness: levels of reproductive hormones explain individual differences in women's body odour
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder